9 Ekim 2009 Cuma

Şapkanı çıkarma çocuk

Çocuk,kafasını ona doğu çevirdi.Güneş gözlerini acıtıyordu,ama onları kısmaktan başka çaresi yoktu.Acısındı,umurunda değildi.O'nun öbür tarafına geçmeyi de akıl edemedi.Dudakları strüktürü zayıf binalar gibi titremeye başladı ama yine de konuşmadan edemedi: seni seviyorum.
Bir rüzgar esti,kuvvetli bir rüzgar.Altın sarısı saçları,kafa derisinden bir sürü el geçiyormuşçasına oynaştı.
Beriki önce baktı şaşırarak;gözlerini kısmadan.Çünkü güneşi arkasına almıştı.Güneşi arkasına alacak kadar kendine güveniyordu.Kendinin daha yakıcı olduğunu çocuğa göstermek istiyordu belki de kim bilir."İyi" dedi.
"Denedim.Diğer çocuklarla sokaklarda top oynayıp,salıncaklara binerek kafamı sensizlikle doldurmaya çalıştım,ama yapamadım"
"Bu lafları nerden öğrendin?" Güldü.Gülüşü acımasızdı.Karşısında duran bu porselen,sarışın çocuğun,tek bir silkmesinde parçalanacağını biliyordu ve güçlü olduğunu hissetmek herkese olduğu gibi güven duygusu pompaladı.Yine bir kendine güven.
Çocuk,birden yaklaştı ve öpmek için gerildi.Beriki bunu itti: Sen ne halt ediyorsun böyle?!
Sonra kolundan tutup,ağaçların görünmezliğe mahal verdiği yere sürükledi onu.Çocuk adeta bundan zevk duyuyordu.Kendini tamamen onun ellerine bırakmştı.Ne istese yapacak,ne yapsa susacak ve itiraz etmeyecekti.Berikinin ne yapacağı belliydi,sadece kafasında bir bahane arıyordu boşalmak için;eh fırsat ayağına gelmişti.Çocuğu,sanki deliye dönmüş gibi parçalarcasına soydu ve içine girmek için bir an bile beklemedi.Çocuk acıdan bayılacak gibi olduysa da sustu.Sanki susuşuyla ona sevgisini anlatmak istiyordu.
"Bunu mu istiyordun,ha?! Söyle bunu mu?!"
Cevap vermedi çocuk.Sadece gözlerini kapadı.Yıllar sonra böyle bir serseriye zavallı bedenini hunharca tüketmesi için snduğunu hatırladıkça deliye dönecekti.Belki de böyle olmayacaktı.Niyeyse bu çocuk ömrünün sonuna kadar susacak gibi görünüyordu.
Beriki bunu bir ceza olarak gösterip,aynı zamanda çıkması gerekenleri çıkardıktan sonra rahatladı.Hemen toparlandı ve çocuğu saçından sürükleyip ağaca yasladı ve orada bıraktı.
Çocuk sustu.İşin garibi aklı da susuyordu.Hiçbir şey yoktu.Öylece baktı.Ağaçlarla dilimlenen manzaraya.Gözlerinin mavisi dondu.Denizin mavisi donana kadar da oradan ayrılmadı.Ayağa kalktığında kurumuş kanları görüp irkildi.Buradan gitmeyecekti.Burası onundu artık.Onun ve O'nun.Ağacın dibine yattı,kıvrıldı,cenin oldu.Gözlerini sımsıkı yumup,yaşamı hissetti.Doluluğu;doluyor oluşluğu.Değişiyordu.Gövdesi ağaç dibine tutunmuş,saçları yok olup bir doygunlukla başıyla birleşmişti.Kırmızı benekli bir gövdesi,sarı bir şapkası vardı artık.Bütün sporları şapkanın altında topladı.Ama sanki o yapmıyordu kendiliğinden oluyordu bütün bunlar.Tüm o sporlar doğuşunun kaynağıydı,onu O doğurmuştu.Doğması için fitili yakan O'ydu.Elbette ondan aldığı yegane şeyleri de kendine saklayacaktı.Rüzgar bu sefer okşadı.Gıdıkladı.Ama çocuk gülmedi;sustu.Yaşamı boyunca susması artık kimseyi rahatsız etmeyecekti..
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder