29 Temmuz 2009 Çarşamba

KARPUZ
Çıkarınca mavi gömleğini
Damarımda dolaşsın istedim,
O misk tenin.
Ağaç kabuğu çizdi ellerimi.
Ama umrum değil,
Kemerin yılandan olsa da birşey farketmez.
Soyunacak gücüm var mı bilmiyorum.
Bir karpuzu ezerim diye korkuyorum.
Sense bir bıçak darbesiyle çatlatıveriyorsun beni.
Açılıyorum kum kum,piksel piksel.
Ağzında dağılmak istercesine fırlatıyorum çekirdeklerimi.
En azından bir bardağa dolmayacağımı biliyorum.
Dolsam da ya doluluğuma, ya da boşluğuma bakacak;
Yorumda bulunacak,ve buna felsefe diyecekler.
Senin için yeşilimin önemi yok mu?
Hep kırmızı mı?
Nasıl bir tatlı su özlemi seninkisi!
Bu kadar mı yüzdün batak sularda.
Elindeki çamuru bana bulaştırma;
Ben kuru toprakta yetiştim.
Ezdin kabuğumu,ezmeni istedim.
Ağzına doldum,
Mutluluk hormonun oldum.
Peki beni bir çikolatadan farklı kılan neydi?
İşte bunu hiçbir zaman göremedim.
Sen hep gördün.
Ama ben göremedim.

Oturmuş koltuğa pencereden bakışıyorum hayatla
Oysa hep,tam pencerenin önünde oturacak yerim olsun istemiştim
Üzeri pötikare desenli kumaşla kaplı olan.
Kucağımda kedim var
Tırnakları yüreğime takıldı
Hastalık kokuyor odam
Aptal duvarlarda kavunlar yetişiyor
Bahçıvanı hacca gitmiş
Tokuşan kadeh sesleriyle
Çakallaşan heykeller,uluyorlar,havlıyorlar
Hani, dedim
Hani kulağımı tıkayacaktın?
Yıpranan ipek hamakta sevişmeye benzemiyor bu
Yanık yastık kokuyor boynun
Kareli defter sayfalarında dilimlendik
Üzerimize kırmızı kalem sosu...
Göremedin içimdeki kızıl saçlı,kırılgan çocuğu
Tiner gibi uyuşturdum beynini.
Bir kaset gibi başa sardın beni.
Kasıklarına kondurduğum buse,iki katı sertlikte döndü
Dilimde kıl,ağzımda o tarifsiz tat
Aklımda tomurcuk tomurcuk sen.
Yine de hesabı isteyecek gücümüz yok.
Yerde muz kabuğu arıyor gözlerim,
Garson gelemesin diye.

24 Temmuz 2009 Cuma

Aitliğe feragat



Hep suydum.Hep akışkandım,değişkendim.Birikince güçlenir,taşardım.Sakince akabilirdim de.Asalak yaşadığım vücut da suyu arıyor,iki uçlu çatal şekilli dal parçası gibi.
Evden çıkıp koşmak istedim.Yaylada koşmak,kedi otlarında yuvarlanmak,kedi olmak.Sudan bir kedi belki de.Madem Su'yum,otların içinde ne işim vardı? Yine insan yönüm ağır bastı galiba.Otlar benim için hiçbirşey ifade etmiyorlar. İnsanlar çok garip;bazen sizi size unutturuyorlar.Ve bu lanet insan bedeni ve aklı beni hapsetti,uyuttu.Ama yoo,bu o değildi.Bu başkasıydı.Sanki kloroformla bayıltıldım ve bugüne dek uyudum,doz ayarlanamadığı için.Hala savaşıyor orospu çocuğu! Nasıl da tutmuş beni elinde;mastürbasyonu tecavüze dönüşmüş.Bana tecavüze.Kurtuluyorum elinden ama hala ağır aksak ilerliyorum.hala tutunuyor toprağa,gözünü toprak bürümüş.Nedir seni toprağa bağlayan ey insan!
-Ben toprağım.Onu ben bağladım kendime.
A a.Cevap verdi haspam.-Ben Su'yum kardeş.Bu kadar sene bu bedene sahip oldun,onu toprağa bağladın,onu aklınla kirlettin.Bırak da onu doygunluğa,dinginliğe,derinlere çekeyim,onu özüne doğurayım!
-Sen neden istersin bu Su'yu,ey meymenetsiz denizanası!
-Suyu istemem.Ben o'yum zaten.Ama aynı zamanda değilim de.Maddesel olarak da su olmalıyım.Bu bedene ihtiyacım var.Ama bu beden bir araç değil benim için,O da bunu istiyor...Bu çocuğun kaderinde var bu.Adı Kerem.Cömertlik demek,barış demek.Bana yardım etmek,kendini bulmak istiyor.Sorsana istemiyor mu? Korkuyorsun benim söyleyeceğimi söylemesinden öyle değil mi?
-Al senin olsun.Zaten hep bir aidiyetsizlik vardı.Seneler boyu dizginleri elimde tutmaktan yoruldum.Oysa bu çocuk dizginlenemiyor.Sıvı gibi.Su demeye dilim varmıyor.
İşte o an doldum taştım;bir anlığına suya gitmeme bile gerek yok sandım.;Nasıl birşeydi o bedene doluşum,bunu nasıl anlatabilirim ki? Her bir hücreye tek tek hakim oldum,hücreleri doldurdum.Kerem'i aldım.O benimdi artık.Onun gözlerinden görebiliyorum artık.Madem bana yardım ediyordu onu öylece suya atamazdım.Kontrol bendeydi ve ben hücreleri kontrol ettim.El,ayak perdeleri;solungaçlar.Koştum,koştu;koştuk! Terkettik toprağı,havalandık! Bende hiç merhamet duygusu yoktu toprağa karşı ama Kerem'de vardı,o insandı ve biz bir isek onun kaygısı endişesi de benimdi."Üzülme" dedim "Yenilerini bulacaktır" Kendinden emin bir şekilde düşmekte olduğu suya baktı.Ben de evime dönüyordum, o da.Benim aidiyet hissim onundu.
Ama düşündüm,düşündük;solungaçlı,perdeli de olsa bir bedene ihtiyacımız var mı? Neden olsundu ki? Yine terkediverdik birilerini,terkediverdik Kerem'in hayat arkadaşını.
"Evindeyken ona ihtiyacın yoktu zaten" dedim. Ağladı.Bu kez ağladı.

Bu neyin kaos'u?


John,yeni yeni kazandığı parasıyla bir blackberry almayı ihmal etmedi.Bugüne kadar ezik yaşayan John,yeni yeni zenginler dünyasına adım attı.Bu da sosyal hayatını yaşadığı hayat boyunca kısıtlayıp,katlayıp bir kafese koyup, ineklik yaptığı içindi.İlk defa inekliği somut bir hal aldı.Terfi etti ve para geldi.İlk defa inekliğini elinde tutabiliyordu;para. Düşündü bir an "Onca sene hocalarıma yalakalık yaptım da ne oldu? Sadece notlarım yüksekti.Ama ben ne kazandım? Neler kaçırdım? Kimler gidiverdiler yanımdan? Para mıydı hırsım,bugün elimde tutabildiğim? Neydi? Neyi gösterme çabam vardı? Nedendi bunlar? Nedendi daha çok çalışıyor görünmelerim? Kaçıyordum belki de.Kaçtıklarımı bile bilmiyorum.Kaçmam gerekmeyenlerden de kaçtım.Yaşamdan kaçtım.Aileme yaranmak için mi annem ona buna benden bahsetsin diye mi yaptım bunları acaba? Kim bilir? Ben bile bilmem.Yedi cüceler mi bilir ben bilmedikten sonra...Hayır.Ben zenginlerin dünyasına adım atmak için yaptım bunları.Onlar gibi Blackberry kullanmak,plazma televizyonları izlemek,hizmetçilere sahip olmak istedim.Tıpkı annem gibi.Benim ihtiyaçlarımı karşılamak için temizlik yapan annem gibi bir hizmetçi.Hıh.Salak mıyım ben? Nereden geldiğimi unutuyorum galiba.Neler yaşadım,annem neler yaşadı...Şimdi de pahalı telefonlardan,hizmetçilerden bahsediyorum,annesi hizmetçi olmayan,annesi hizmetçilik yapmaktan yorgun düşüp hasta olan sonunda ölen ben değilim.Meğer değilmişim.Ne var yani bir keresinde geçmişim önüme çıkmasa? Ne var ben de doğuştan zengin olanlar gibi paranın keyfini çıkarsam?Hizmetçi tutsam? Ama haftada birkaç gün benim züppe kirliliğimi temizleyecek kadında hergün annemi görmeyecek miyim?"